Saturday, November 19, 2011

Cennet ve Cehennem

ikisini de bilmem,bilemem...oturup babamla bir çay içmek ve geçen yılları hızlıca özetlemek istiyorum. zaman olursa birkaç şiirimi de okurum belki.öteki dünyadan anladığım bu kadar.
gece karanlık bahçelerde yürürken
aynada kendi suretine küsen
insanlara rastladım

Murat Koçak Can'a

birgün suretimden kaçacak olsam ,
yaralı çıplak ayak
murat dağına saklanırım

Saturday, November 05, 2011

NEZİH'E AĞIT

NEZİH'E AĞIT

Bak arkadaşların geçiyor

Zili çalacak mısın Nezih

Yemeğe başlayamıyoruz

Daha kalacak mısın Nezih

Berin TAŞAN

not: babam durur durur bu kısacık şiirin en sevdiği şiirlerden biri olduğunu söylerdi.

Sunday, October 02, 2011

Bir mektuba Başlarken

"Sevgili Babacığım,biz burada çok iyiyiz" 1974 yılında eğri (ve hala düzelmeyen) yazımla yazmaya başladığım mektupların giriş cümlesiydi bu. Bir süre sonra endişelenip anneme "Gülseren, çocuk sürekli böyle yazıyor, bilmediğim bir sıkıntı mı var ? " diye sormuştun.

Şimdi yine yazmaya başlasam giriş cümlelerim böyle olmaz herhalde. Sen o soğuk akşamda çekip gideli beri biz burada hiçbir zaman "çok iyi" olamadık. Son bir söz hakkı verilse kafanı kaldırıp bana "oğlum annene iyi bak" derdin, onu da başarabildim mi bilmiyorum.

Otobüs yağmurlu bir sabah Viyana'ya yaklaşırken duyduğum heyecanı (bir yıldır görüşmemiştik ya) duymak istiyorum yeniden. Sana kavuşacağım günü hasretle bekliyorum.

Tuesday, August 16, 2011

ONCA YIL DAĞINDA GEZDİM
HASTAYIM BİR KURU OTUNA

Wednesday, July 13, 2011

apayrı bir ders olmalı Turgut Uyar
talebelere yıldız dağıtılan

Sunday, July 10, 2011

ERGİN GÜNÇE'YE DAİR

ERGİN GÜNÇE'YE DAİR

Gelemedi,
Kürsüye çıkıp söyleyemedi
Yarım kaldı,
Takılıp kaldı sözü
Radyo spikerinin ağzından
Donuk bir kayıtsızlıkla çıkan
Ölüm haberlerine

O'nun için, "takılıp kalmış" dediler,
"Dünle gidene, ne varsa düne ait"
Oysa biliyordum,
Taşımaya çalışıyordu, vargücüyle
Yarına ulaşması gerekenleri
Geçmişin gizemlerinden
Taşımaya çalışıyordu
Yüzyıllardır biriktirdiğini insan emeğinin
Yirminci yüzyılın ayaklarının önüne

Adı tarihe yazılmayacak,
Ne bir kenti kurtardı yeni baştan
Ne bir meydan savaşı
Ne de bir seçim kazandı.

O yalnızca ömürlerden bir ömür harcadı
Doğruyu arayıp doğruyu anlatmak uğruna
Taşıdı sırtında bıkıp usanmadan
Yaşamın en güzel şiirini bulmak yükünü
Ve adının tarihe yazılmayacağını bildiği kadar
Biliyordu
Mezar taşlarının önemsizliğini
Yanıbaşında duran, o koskoca kentlerin
Ve mezar taşlarını değil,
Yaşamın kendisini anlatmaya çalışıyordu
O mezar taşlarının ardındaki.

Ama birgün
Gelemedi
Kürsüye çıkıp söyleyemedi
Yarım kaldı sözü...

Bir öğrencisi 17 Ocak, 1983
(Süheyla Acar)

Tuesday, June 28, 2011

Tekin Kipöz---Bir Kayıp Şair

ÖYLE BİR BALAD
(Böyle Aşk Konusu)

Ben oyum ya böyle aşk konusunda ellerini tutuyorum
gece-gündüz demiyorum sana gelmelerim denizlerde su oluyor
aslında iyice dönüyorum bakmalarım seninle olmazsam bu o değil
yavaştan geçiyorum ya Yüreğinden aman senin bu Yüreğin kadar güzelini görmemiştim hiç

(Bir Sıkıntıydım Önceden)

Bir sıkıntıydım önceden Truva gibi bir yerde Erdemle çürüyordum
bir Mekke sessizliğim vardı en azından insan yalnızlığım artıyordu bunu sevmiyordum
kötüsünden sararmış bir resim gibi doluyordum kentlerin herkese açık aynalarına
şey çizdin içime ben sana şaşakaldım tutup kapılarımı açtım
sen güzelde yıkanmış bir deniz Gülüsün ve hem şöyle esmerinden
daha ne istiyeym Truvayı Erdemleri benim gibi oraları biliyorsun ya

(O Sokak BU Sokak Gül Sokak)

İçime yağmur basıyor o sokak bu sokak Gül sokak geziyoruz ya
eliniz mısrada yanıma geliyor siyahtan kaçıp geliyor en çok
iyice yakıyorsun beni çıkıp oturuyorum gözlerine
olduğunca Mavisin beni bunca milyonların içinde daha çok o çorak Mavide buluyorsun
biz insanız ya başka bir şey değiliz hele bir Mısra değiliz hiç
(
Şimdi Yıldızlarımı Yakıyoruz)

Şimdi yıldızlarımı yakıyorum bütününden yüreğimde seni buluyorum
seni Amazonlardan alıp beni sevenlere getiriyorum
yavaştan geçiyorum ya Gözlerinden aman senin bu Gözlerin kadar güzelini görmemiştim hiç

Tekin Kipöz
(Pazar Postası 27 Temmuz 1958)

Saturday, June 18, 2011





elimi koydum toprağa,yüzümde birkaç deniz
uyandım,kim bilir kaç yıl geçmiş üstünden
sanki sensin az önce öperek ayrıldığım

evin arkasında bahçe,dinmek bilmeyen rüzgar
daha o gün gelmedi sararan yapraklarda

yarım kalan sabahların yağmuru
isimleri silip atmış aklımdan
sebepsiz gülerdik bardaklar kırılırdı masamızda
sanki sensin az önce öperek ayrıldığım

uyandım,bilmeden kaç yıl geçmiş üstünden
soruyor çatıları usulca örten güneş
serçenin kim bilir kaç ömrü vardır?

16-18 haziran 2011

Monday, June 06, 2011

TUT BENİ GÜNEYE

Tut beni güneye götür
kemiklerim,ellerim ve bavulumda bir defter
avcumda yanıp giden ırmakların külüyle

hayat en yenisinden,hayat bu pazartesi
tut beni güneye,en mavi yerlerine güneşin

adımı kimse bilmze,saklı kalan ben bile
gemiler,kayıklar,sularda izler

bir aşk başlar bir diğeri ölmeden
renkli kuşlar çatıların üstünde

tut beni götür,yürüyüp gidelim
limon bahçelerinden
rüzgar essin bir iki yelken

gecenin sonlarında parıldayan bir yıldız
gündüzden kalanları bir ateşte yak bitir
saklanmak için bir tepenin ardına

tut beni güneye götür

Thursday, April 07, 2011

CEBRİK ŞİİR

Ergin Günçe bu şiiri 13 dergisinde 16 yaşındayken yayımlanmış.Tesadüfen buldum.

---------------
Cebrik Şiir

Unuttun mu?
Beş kere beşin yirmidört ettiği günü
Yalnızdık.
Altıdan yedi çıkar çıkmaz
Aşk faslına dalmıştık...

Unuttun mu?
5x5'in 16 ettiği akşam üzeri
Günahsızdık
Sıfırın tutarınca dua etmiştik Allaha.

Rakamlar bizim değildi artık
Problemimiz imkansızlaşmıştı.
...ve neden sonra
(5+5)10 oldu
Yedi altıdan "çıkmam" dedi
Birbirimize artı sonsuz kadar kızmıştık.

Sıfıra indirip aşkımızı
Sararıp solmuştuk en sonunda
Sözün kısası
"Sen+ben:Deli gibi"ydik
Unuttun mu?

Ergin Günçe
13 dergisi 1954