Saturday, April 28, 2012

şu blogun sisteminin formatının sağıyla soluyla oynamasanız olmaz mı lan...benim gibi güç öğrenenleri,öğrendiğini kolay unutanları kimse düşünmez mi bu dünyada.ne zaman "size iyilik yapıyoz,yeni bilmemneye geçiyoz" yazısı çıksa bana ızdırap...zırt pırt değiştirirken bir boku insan olsanız 2 dakika da "kardeş,istemiyorsan bozmayalım ayarını eski usül takıl sen" diye bir buton da ekleseniz ya..yavşaklar sizi... kimin okuyup ne anladığına akıl erdiemediğim bu bloga kasım ayından beri yazmamışım...yazacak şey olmadığından değil,muhtemelen "yazsam ne yazar yazmasam ne" adlı fikri hastalığın içimde derinlerde biryerlere sirayet etmesindendir. dünya bu blogların,daha da eskilere gittiğimizde postakartlarının,küçük zarfların ve mektupların etrafında dönmüyor.oysa eskiden bu durum tümüyle farklı idi.belki bir ara üşenmem de anlatırım. sabah işe git ve akşam eve gel...kendi fesadını yenilemek hususunda son derece muvaffak bir sistem olan kapitalizm (olamayan sistemler için bkz. doğu avrupa sosyalizmi)şimdi internetle şunla bunla daha iyisini bulmaya çalışıyor. oysa günde bir balık ve 100 gram pirinçle yaşanabileceğini düşünürsek (100 az mı oldu,200 yapalım,250 olsun son...taam lan gerekirse yükseltiriz o kısma takılma)yaptığımız çoğu şeyin belki hiç tanımadığımız bir başkasını zengin etmeye katkı sağlasa da ileri seviyede "lüzumsuz" olduğu sonucuna varabiliriz. iki gün sonra bir mayıs,meydanlar kırmızı ve pembe...bu demin bahsettiğim sonuca varalım lütfen,çok da zor olmasa gerek. her sonuç bir anahtar,okuyucu,unutma bunu...