Friday, December 20, 2019

Geçenlerde bir arkadaşımla hayatımın en saçma tartışmalarından birini yaşadım. Ona geçmişte annemden babamdan çok bahsetmiştim. Annemden ve babamdan bahsetmeyi seviyorum ve ikisiyle de övünüyorum (bunun için somut gerekçelerim var ama olması da gerekmez), ikisini de özlüyorum 
( babamı daha çok) bunu da hiç saklamam. Özellikle babamın  çevresi çok genişti,  bugün özellikle edebiyat çevresinde "çok ünlü" dediğimiz bir sürü insan babamın yakın arkadaşıydı, bazısı severlerdi de onu. Annemin de akademisyen ve psikiyatr olarak çevresi  genişti,  Ankara'daki evimize hem annemin hem babamın arkadaşları gelirdi. Bunları anlattığım arkadaşım en son karikatürist Tonguç Yaşar öldüğünde "babamın çocukluk arkadaşıydı" deyince ben acaip kızdı ve sevmediğim iki şey yaptı. Önce beklemiş öfkesini kustu, meğer bu konuyu içinde biriktirirmiş. Sonra da  konuyu olabilecek en saçma yere bağladı ve bunları kendisini aşağılamak için yazdığımı söyledi. Kendi deyişiyle ona "kıtıpiyöz, sen ne anlarsın" filan gibi şeyler demek istiyormuşum. Şaştım da kaldım. Ve kızdım da. Uzaktan sağlam görünen bir kafa nasıl bu kadar bulanabilir? Bilim açıklasın bakalım haydi.

Monday, December 16, 2019

epeydir yazamadım afacanlar. burayı izleyen yüzbinler milyonlar ve hep hareket halinde olan planktonlar yazdıklarımdan mahrum kaldı. biraz daha sık yazsam galiba iyi olacak. okunmadığını biliyorum, zaten okunsun diye değil unutmamak için yazıyorum.

memleket lüzumundan fazla karışık, kafam yüzellibin tane şeye takılı. arada bir yağmur bulutlarının arasından güneş açıyor, kış ortasında bahar dalları gördüğüm oluyor. seviniyorum.

biraz yazayım değil mi, haftada bir en azından. yazmak iyi gelir ve kolesterolü düşürür, yazmak lazım sanki.

ben kendim hoşgeldim.