önce blogcunun notu: çok sevdim ! daha önce yapılmamış olmasından değil, özenle duyguyla işlenmiş olmasından ötürü çok sevdim.
d.
Ergin Günçe
anısına... kendi dizeleriyle k/özgeçmiş...
Ben yeni bir çocuk oldum elmalar asılı her yerimde
Uzun yaz dallarda kendine bir şeyler ekler (1)
Kumral bir Yaz peşimdedir,dolaşırım ben
Altı yaşında tütüne gittim,oğlak güttüm çırak (2)
Öğrendimki Dünya karanlık ve aydınlıktır
Uzundur ve kısadır çengiler ve elemler
Güneş bir mızrak boyudur üstümüzde (3)
Asılı bir kahır olarak başucumuzda
Artan ve eksilen şeyler (4)
Babam atıldı öğretmenlikten
Annem de çok uzun hastalandı
Evimizi bozuk paralarla döndürdüm
Çünkü Babam kamyonla şarap satmayı başaramadı
İlk kez tutuklandım Kapalıçarşı'da
Dokuzundaydım artık ve polise amca dememeye başladım (5)
Sabahları 50 simitten 50 kuruş kazanıyordum
Babam yeniden öğretmenliğe alındı (6)
Kahverengidir herşey ve gözlerde hertürlü herşey yani hayat:1930 lar (7)
Faşizmi çocuklarda anlayabilir
Dayak yemektir serseri bir babadan
Üvey ana,yarı güleç öksüze
Sabunlu eliyle tokadı yapıştırır
Çocuk faşizmi yanağında tanır (8)
Herkes bir cumhuriyettir aslına bakılırsa
Babam bile bir cumhuriyettir ikinci karısıyla (9)
Korkmadım kimsenin devletinden
Ben de elbet Dedemin bahçesinde yetiştim
Kökenim Ateş veToprak ve Su
Üşürsem kendimi yakarım (10)
Sonra birden büyüdük seslerimiz değişti (11)
Duygulu ve sivri bir öğrenci oldum
Ateş okudum kitap yakarak (12)
Uzak yolculuklara, çıkmak üzere gibiyiz
Gözlerimde, çünkü bir tenhalık var (13)
Sokak lâmbalarını tanık gösterebilirim
Yalan söylemem zaten keyfim de yok
Unuttuğum şeylerin adları
Saymakla tükenmez (14)
Benim yüzüm çerkes yüzüdür
Öğünür eğlenirken sam yeli kulaklarımda (15)
Şiir tabanca oldu artık
Bir tarih düşelim şuraya (16)
Bir kuyuya demek istiyorum da işte bir türlü olmuyor
Zordur ölümü getiren gelecekler yaşamak (17)
Her aydın hapse girmelidir
Halkı tanımak, Devleti görmek için (18)
-Sanki biz burda boncuktan sallama örmüyoruz
Koğuşun da bir akşam güzelliği vardır,ülkemiz büyük
Eski bir Bitlis tütününün anıları gibiyiz (19)
Her sıkıya karşı şiir direnecektir
Uyaklı, gür sesli, kekeme, ürkek
Her yönetime karşı başkaldırır aslında
Elemlerin sanatı, Gencölenlerin (20)
Her türlü kavgada umudumun ustası (21)
Türkiye kadar bir çiçek (22)
Her Ölüm bir noktadır, satırbaşı yap (23)
Devrimcilik: artık onu da kendin ekleyeceksin (24)
Her şey gelip geçicidir
Bilirsin, Zaman bile
Her şey bir yağmura benzer
Başlar, Gelişir ve Sona erer (25)
Ben uzağa giderken Dadal uykuda olacağı için
Dört mum yak Gülseren ve bir pasta yap (26)
Ölüm Tanrı gibidir esirger ve bağışlar (27)
Derleyen :Sevda Zeynep Karadağ
Kaynak:
Ergin GÜNÇE /Türkiye Kadar Bir Çiçek / Çağdaş Şair ve Yazarlar Derneği Şiir Dizisi
(1): syf 10.....(2): syf 90.....(3): syf 99.....(4): syf 153......(5): syf 156......(6): syf 157......(7): syf 116......(8): syf 117......
(9): syf 113......(10): syf 100......(11): syf 112......(12): 90......(13): syf 144......(14): syf 14......(15): syf 31......(16): syf 51.....(17): syf 67......(18): syf 81.....(19): syf 152.....(20): syf 86......(21): syf 87...... (22): syf 48......(23): syf 88......
(24): syf 83.....(25): syf 146......(26): syf 94...... (27): syf 144.
Friday, August 28, 2009
Monday, August 17, 2009
Evdeyiz
EVDEYİZ
Günlerin isi elmaları karattı
Kenti de rüzgârı da gökyüzünü de
O odadan o odaya gittim geldim
Gelirler, dedim, evdeyiz
Deniz az ötemizde, balkonda otururuz,
Gelseler bir, kimin geleceği belli değil,
Asfaltın yırtığında Pars adımları
Kaldırımlar geyik ormanı
Pencereye diktim gözümü
Elmaların yerini değiştirdim
Gelseler evdeyiz - temmuz akşamı
Evdeyiz, bir kapı kapanıyor
Açılıyor öbürü, ruhumuzu saklıyoruz
Duvarlardan içeri, dışarıda çitimizi
Aşan kırlangıçlar uçuyor
Kanatları is
AHMET ADA
(Sözcükler Denizi kitabından,
Şiirden Yayınları, 2009)
blogcunun notu:Fas'a gittiğimde çarşıda küçük heykeller yapan bir adam görmüştüm. Çamur, kil, çer, çöp, alabildiğince basit şeyleri karıştırıp çok hoş heykelcikler yapıyordu.Şiirde de bunu arıyorum bazen, en bildik sözcüklerden bir güzellik, bir parıltı yaratmak. "Evdeyiz" de bu duyguyu fazlasıyla hissettim, izin alıp yazarından buraya taşıdım.Kitabı da alacağım...
d.
Günlerin isi elmaları karattı
Kenti de rüzgârı da gökyüzünü de
O odadan o odaya gittim geldim
Gelirler, dedim, evdeyiz
Deniz az ötemizde, balkonda otururuz,
Gelseler bir, kimin geleceği belli değil,
Asfaltın yırtığında Pars adımları
Kaldırımlar geyik ormanı
Pencereye diktim gözümü
Elmaların yerini değiştirdim
Gelseler evdeyiz - temmuz akşamı
Evdeyiz, bir kapı kapanıyor
Açılıyor öbürü, ruhumuzu saklıyoruz
Duvarlardan içeri, dışarıda çitimizi
Aşan kırlangıçlar uçuyor
Kanatları is
AHMET ADA
(Sözcükler Denizi kitabından,
Şiirden Yayınları, 2009)
blogcunun notu:Fas'a gittiğimde çarşıda küçük heykeller yapan bir adam görmüştüm. Çamur, kil, çer, çöp, alabildiğince basit şeyleri karıştırıp çok hoş heykelcikler yapıyordu.Şiirde de bunu arıyorum bazen, en bildik sözcüklerden bir güzellik, bir parıltı yaratmak. "Evdeyiz" de bu duyguyu fazlasıyla hissettim, izin alıp yazarından buraya taşıdım.Kitabı da alacağım...
d.
Boşanma
Küçük bir kavramdın önceleri
Çözülmedik düğmelerin kalmıştı, ölçülmedik caddelerin
Usancın çocuktan kalma bir yüzdü, kızgınlığın ayakta patlayan üç satır küf
Ayakkabıların durmuştu; bana benzemeyen ince topuk
İç organların; pembe, beyaz, dantelli, el işlemeli, benimkilerse yamalı
Mektubun duruyordu ortada, bir kız arkadaşına yazılır gibi boncuklu
Benim hoyrat notlarıma ne demeli? Sana elim bile değmedi
Seni istedim, bir bardak su uçuştu aramızda, bahar geldi oturdu
Eteklerinde her türlü zil çaldı, susturdum, çorabın her yakama dokundu
Elimi tuttun usulca, elimdeki kemikleri, yazdığım, bıraktığım her şeyi
Bana uzandın, göğsümden üç tek kıl öptün, yüzünü sürdün, ana benzedin
Çocuklarımız oldu, usançlarımız doğdu, ekmekleri bölerek büyüttün durdun
Günler üst üste patladı, şafaklar harladı, kırmızı bir alevdi yaşadığımız
İstemedik buluştuk, istedik olanca insan girdi aramıza, yaşamımızın hepsi
Mektuplar geldi, sular içildi, akşamlar uyundu, bir pul damgalandı öbür ülkemize
Neyin kavgasıydı anlamadık, yüzümüzü değiştik sonunda
Ayrılmaya hazır değildik, karıştırdık gün bitiminin, sonra kışların orasını burasını
Biz yanılmadık, çakıl taşları yanıldı, yalnayak bastığımız
Bir sokak lâmbası yandı, ayrı geçtik gecenin ortasını
Şimdi ayrı bir evde kendi yüzümüzü
İstemeden maske yaptık, çizdiğimiz sonbahar resmine
Çocuklarımız ölü taşlar gibi durdu
Yaşadığımız günlerse bir defter sayfası, iki kaleme gebe
Bakmak gerek içilen tüm şarap tortularına
Kiremitler alalım, odalar kuralım, yuva üstüne yuva
HÜSEYİN PEKER
(Hüseyin Abi, izin almadım kusura bakma, "sil" dersen hemen silerim.
d.)
Çözülmedik düğmelerin kalmıştı, ölçülmedik caddelerin
Usancın çocuktan kalma bir yüzdü, kızgınlığın ayakta patlayan üç satır küf
Ayakkabıların durmuştu; bana benzemeyen ince topuk
İç organların; pembe, beyaz, dantelli, el işlemeli, benimkilerse yamalı
Mektubun duruyordu ortada, bir kız arkadaşına yazılır gibi boncuklu
Benim hoyrat notlarıma ne demeli? Sana elim bile değmedi
Seni istedim, bir bardak su uçuştu aramızda, bahar geldi oturdu
Eteklerinde her türlü zil çaldı, susturdum, çorabın her yakama dokundu
Elimi tuttun usulca, elimdeki kemikleri, yazdığım, bıraktığım her şeyi
Bana uzandın, göğsümden üç tek kıl öptün, yüzünü sürdün, ana benzedin
Çocuklarımız oldu, usançlarımız doğdu, ekmekleri bölerek büyüttün durdun
Günler üst üste patladı, şafaklar harladı, kırmızı bir alevdi yaşadığımız
İstemedik buluştuk, istedik olanca insan girdi aramıza, yaşamımızın hepsi
Mektuplar geldi, sular içildi, akşamlar uyundu, bir pul damgalandı öbür ülkemize
Neyin kavgasıydı anlamadık, yüzümüzü değiştik sonunda
Ayrılmaya hazır değildik, karıştırdık gün bitiminin, sonra kışların orasını burasını
Biz yanılmadık, çakıl taşları yanıldı, yalnayak bastığımız
Bir sokak lâmbası yandı, ayrı geçtik gecenin ortasını
Şimdi ayrı bir evde kendi yüzümüzü
İstemeden maske yaptık, çizdiğimiz sonbahar resmine
Çocuklarımız ölü taşlar gibi durdu
Yaşadığımız günlerse bir defter sayfası, iki kaleme gebe
Bakmak gerek içilen tüm şarap tortularına
Kiremitler alalım, odalar kuralım, yuva üstüne yuva
HÜSEYİN PEKER
(Hüseyin Abi, izin almadım kusura bakma, "sil" dersen hemen silerim.
d.)
Thursday, August 13, 2009
neredesin, neredeyim, neredeler...
ey dost, ey beni benden alıp aklımı uzak diyarlara götürecek şahsiyet...böyle biri var mı gerçekten ve eğer varsa nerede?
ben neredeyim? kaç beklentim var, kaç kez aynı bahçeyi sulayabilirim güneş batmadan? bir yetişme telaşı...
onları otobüsün penceresinden görmüştüm, topluca biryerlere gidiyorlardı...güle oynaya...neşelerine ortak olmaya yaşım yetmedi...1969'un o sıcak yazı, odtü'de bir bölümün önü, o güzel yüzlü kızlar oğlanlar nerededirler ki acaba şimdi?
her türlü kayıt, bir yetersizliğin öteki adı...
ey dost, ey beni benden alıp aklımı uzak diyarlara götürecek şahsiyet...böyle biri var mı gerçekten ve eğer varsa nerede?
ben neredeyim? kaç beklentim var, kaç kez aynı bahçeyi sulayabilirim güneş batmadan? bir yetişme telaşı...
onları otobüsün penceresinden görmüştüm, topluca biryerlere gidiyorlardı...güle oynaya...neşelerine ortak olmaya yaşım yetmedi...1969'un o sıcak yazı, odtü'de bir bölümün önü, o güzel yüzlü kızlar oğlanlar nerededirler ki acaba şimdi?
her türlü kayıt, bir yetersizliğin öteki adı...
Subscribe to:
Posts (Atom)