Monday, August 17, 2009

Boşanma

Küçük bir kavramdın önceleri
Çözülmedik düğmelerin kalmıştı, ölçülmedik caddelerin
Usancın çocuktan kalma bir yüzdü, kızgınlığın ayakta patlayan üç satır küf
Ayakkabıların durmuştu; bana benzemeyen ince topuk
İç organların; pembe, beyaz, dantelli, el işlemeli, benimkilerse yamalı
Mektubun duruyordu ortada, bir kız arkadaşına yazılır gibi boncuklu
Benim hoyrat notlarıma ne demeli? Sana elim bile değmedi

Seni istedim, bir bardak su uçuştu aramızda, bahar geldi oturdu
Eteklerinde her türlü zil çaldı, susturdum, çorabın her yakama dokundu
Elimi tuttun usulca, elimdeki kemikleri, yazdığım, bıraktığım her şeyi
Bana uzandın, göğsümden üç tek kıl öptün, yüzünü sürdün, ana benzedin
Çocuklarımız oldu, usançlarımız doğdu, ekmekleri bölerek büyüttün durdun

Günler üst üste patladı, şafaklar harladı, kırmızı bir alevdi yaşadığımız
İstemedik buluştuk, istedik olanca insan girdi aramıza, yaşamımızın hepsi
Mektuplar geldi, sular içildi, akşamlar uyundu, bir pul damgalandı öbür ülkemize
Neyin kavgasıydı anlamadık, yüzümüzü değiştik sonunda
Ayrılmaya hazır değildik, karıştırdık gün bitiminin, sonra kışların orasını burasını
Biz yanılmadık, çakıl taşları yanıldı, yalnayak bastığımız
Bir sokak lâmbası yandı, ayrı geçtik gecenin ortasını

Şimdi ayrı bir evde kendi yüzümüzü
İstemeden maske yaptık, çizdiğimiz sonbahar resmine
Çocuklarımız ölü taşlar gibi durdu
Yaşadığımız günlerse bir defter sayfası, iki kaleme gebe
Bakmak gerek içilen tüm şarap tortularına
Kiremitler alalım, odalar kuralım, yuva üstüne yuva

HÜSEYİN PEKER

(Hüseyin Abi, izin almadım kusura bakma, "sil" dersen hemen silerim.
d.)

No comments: