Her okul bir haylazlar okulu, her sınıf bir hababam sınıfıdır. Anılarda öyle anlatılır. Sınıflar çalışkanlarıyla değil, yaramazlarıyla, yaramazlıklarıyla anılırlar. Çalışkana gülünmez çünkü, yaramaza, yaptığına , hocaya verdiği cevaba gülünür. Haluk Reşat'ın fen bilgisinden aldığı 10 numara değil, Adıgüzelin kapıyı çalmadan güm diye içeri dalışı hatırlanır, ona gülünmüş ve azar işitilmiştir. Sınavlardaki sorular değil kopyalar konuşulur, çok özel yöntemler efsane gibi kuşaktan kuşağa aktarılır.
Soğuk bir Ankara sabahıdır, okulun camları kırık ve kaloriferleri yanmamaktadır. uzaklardan silah sesleri gelir, okula yürüyerek gelinir. Az sonra tek tek sıralar dolacak,başkan Zapo yoklama yapacak,olabildiğince gayrıciddi bir yoklama olacak bu, itişmeler, gülüşmeler, havada uçan kağıt topları, silgiler tebeşirler,korna ya da hayvan sesi çıkaranlar, sıralara vurup tempo tutanlar... ve ders başlayacak, ama hepimizin aklı hala yaramazlıkta,dersi veren hocanın otorite derecesine göre açıktan ya da gizli azmalar devam edecektir.
--sürecek--
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment