Sunday, June 08, 2008

ULUER AYDOĞDU

BAŞLAYINCA RÜZGÂR

"Kadınlar mı?
Onların ısırığıyla ölebilirsiniz,
ama hayatınızı onlar hakkında
kötü konuşarak kirletmeyiniz."
Jose Marti

başlayınca rüzgâr
başlayınca
gökyüzü
o kılçıksız deniz
anlayacaksın
içinde özgürlük
içinde sevinç
içinde aşk akan cinnetin
kabarışını
taşmasını
bunlar ne ki
gamzelerinde füsun var senin
ellerinde sihir ve ışık
soyum
sana yaklaştıkça zenginleştim
mavileştim
arkana bakma
cehennemde bir yüreğim
kuzgun konuşmaya başladı
çekil kendi önünden
buyurdun: mum gibi erimeye başladı yol
söyle herkese
sonsuz bir aşkın malzemesinde:
kor bir hasret bol tanrılı
yağmurlarla yıkanmış akşam üzerleri
kucağına doğduğun ay
gökyüzü söylemiştir bunları
daha fazlasını
kanı, patikaları, şarabı
çekil kendi önünden
soyun
soyunabildiğin kadar tenden
atarak şehir girişlerini ve alçaklıkları
soyun
beklemelerden
-bütün bekleme salonları dinamitlenmeli
dudaklardan seni öpmesini istediğin
dünyadan
ölümden
hakikati isteyerek
gece, bir kısrak, kurşuni
alnına bir nehir
içimde kuzgun
dudaklarımda öfke
ellerimde poyraz
bir vazgeçiş bu
ölüm
kabulümdür
aşk, bıçağın ışıltılı yüzü
çıkıp zaman ve mekândan
ama hakikaten çıkıp iskelet ve tenden
bankalardan ve vitrinlerden çok uzakta
kıyısında cehennemin
gelip öp beni kasıklarımdan
yükselerek sis ve gürültüden
tanrının peşinde
aşkın
göster bana ejderimi
misketler çıksın ortaya
periler ve cinler çıksın
sen
soyun
dinsin
ağrıyan yeri kâinatın
hülya atmaca
hülya güvercin
hülya su
sen ötelerde yüzüyorsun
Lamartin'in gölünde
istesen de ağlayamazsın
yağmurun gözleriyle baktım sana ahh
tanrının gözleriyle
aşkın
soyun
ve
bırak
sen maria'sın bilmiyorsun bunu.

Uluer Aydoğdu

No comments: