evet hacıdayı, hiç bir zaman bilemeyeceğin müzikler dinliyorum...bilmemeyi de hiç bir zaman derd etmeyeceğin...
iki tarafında hat boyu kavaklar olan o istasyonda neyi bekliyorduk ki biz seninle? bak hemen hatırladın, ne kadar da sessiz bir istasyondu, saatler olmuş ve bir tren bile yok, bir posta treni bir yük katarı...o ıssız yerde bile bir adam bulduydun ya sen, tanıdın zannedip...sonra da girişimin boş çıkınca "herkes herkesi biraz tanır aslında " diye bir anlamsız laf yumurtlamıştın. nereden tanısın be herkes birbirini, ama işte o zamanlar biz ikimiz birbirimizi tanırız zannederdik...hep birşeyleri zanneder dururduk...o yüzelli yıl yaşamak isteyen üvey deden gibi mesela, o da bunun mümkün olduğunu zannediyordu, hazırladğı garip karışımlarla neredeyse başaracaktı da...
o sıcak günü istasyonda tüket ve bir köhne köy minibüsü ile git gideceğin yere...işte bizim kısa özetimiz, beklediğimiz başka, seçtiğimiz başka, vardığımız ise tamamen alakasız oldu hacıdayı...
ben yorulduğumda sen de anlatacak mısın birşeyler?
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment