Saturday, January 06, 2007

hacıdayı, dinlerdik bunları bak plaktan kasetten, hem sen nereden öğrenmiştin fransızcayı, bir vakit işçi yazılmıştın grundig'e, ama o almanya'da değil miydi? demek ki bilmediğimiz çok şey var hala senin hakkında...sen de zahmet edip anlatmayınca havada kalıyor...

hacıdayı bak, bu şarkıyı sen uzaktan duy diye koyuyorum buraya, yani işte bugün mesela radyoyu karıştırırken bu çalsın, sen de anla benim istek yaptığımı, zaten bunu da anlamazsan ayıp ama artık...tabi bilemiyorum hangi kanalları çekiyor radyo orda, ama trt-1 kesin varır, biliyorsun trt-1 in ulaşamadığı yer kalmadı kainatta...yurttan sesler...

Je vous parle d'un temps
Que les moins de vingt ans
Ne peuvent pas connaître
Montmartre en ce temps-là
Accrochait ses lilas
Jusque sous nos fenêtres
Et si l'humble garni
Qui nous servait de nid
Ne payait pas de mine
C'est là qu'on s'est connu
Moi qui criait famine
Et toi qui posais nue
La bohème, la bohème
Ça voulait dire on est heureux
La bohème, la bohème
Nous ne mangions qu'un jour sur deux

kalbi buralara kırık bir adam yazmış söylemiş bunu, adını unuttum sen biliyorsundur nasıl olsa...hem kalp kırık olduktan sonra adın ne önemi kalır...bohem deyince hacıdayı, incesuda o çatıkatında ne kadar ucuz yaşardık kendi sefaletimizi...kimseye karışmadan ve yine kimseye belli etmeden,hatta kimseye zarar da vermeden...sahi birden aklım ageldi, pala'dan haber alıyor musun hiç?

No comments: