bu blog'u bir blog gibi kullanmak kararı ve azmindeyim...birazdan kavaklıdere birinci banka savaşları için zırhımı giyip yola çıkacağım. aklımda dün geceden beri "bağımsız müzik" in ne olması gerektiği ile ilgili fikirler uçuşuyor. Ham düşünceler var, beklesem armut gibi olgunlaşırlar mı acaba...Bağımsız labellar 50 lerde başladı,eli anca gitar tutup da "babalar (1)" kadar iyi çalamayanların "ben de oynicam " demesi 60 ların garage grupları ile başladı, DIY punk ile başlamadı ama punk ile patladı, yoksa 60 larda garage ve folk çular, 70 lerin başında da avant-garde cılar DIY işine girmişlerdi çoktan...indie denişen şey hepsinden de sonra, belki de 80 leri krutarmak için icad edilen içi boş bir kavram..indie denilen grupların bir kısmının şekilsiz retro grupları, diğerlerinin de fazla zorlama olduğu aşikar...smiths bile o kadar iyi bir soliste ve gitarist/şarkı yazarına aship olmasaydı retro bataklığında boğulurdu. 80 lerin (kanımca ) hakiki indie gruplarının kaderi ise ( yaptıkları onca iyi işe ve cesur duruşlarına rağmen ) yeni bir tükenme dönemine ya da nostalji dalgasına kadar unutulmak oldu. örnek mi, al sana orange juice, a house, inca babies, josef k...daha sayıyım mı? yok yok gerekmez...
bu blog'u bir blog gibi kullanmak kararı ve azmindeyim...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment