bu da bir blog böyle kabul etmek gerekir...bu hizmeti verenler allah razı olsun tabi alıp elimizden tuttular bir yerde ama işte önce zorladılar başkayere taşı diye şimdi de diyor ki buradan şeyedemiyoruz başka yerden şeyedin, bulduk ta ettik zar zor...
Geçen haftaya ait öfkeler azalıyor yavaş yavaş, ama işte çapsız niteliksiz insanların tekke bekleyip lokma kapma sevdası ve başarısı (ikisine birden performans diyorlar kısaca) hala arada sırada bir incesızı gibi gelip canımı sıkıyor.kafamda çok sivri fikirler var ve bunlar ticaretle uyuşmuyor, oysa ki günümüzde herşey ticaret, ve finansla uyuşmamak daha hiç bilin(e)meden tarihe karışmak, daha hiç nefes alamadan bir nevi ölü doğmak gibi. Lafı dönüp dolaştırmak istemem (aslında bayılırım) Orson Welles'in radyosundan söz ediyorum, bir tarafın ses verdiği ve öbür tarafın o sesi aldığı, iki tarafın da birbiri ile ilgili (işte bu kısmı çok heyecanlı) sadece önsezilere ve önyargılara sahip olduğu, yani iki tarafın da bilgilerinin son derece tutarsız ve flu olduğu bir ilişki radyocu ile dinleyici arasındaki. bir vakitler radyolar kullanarak bazı performanslar sergilemeyi düşünmüştüm ve bunu da (başka şehirde olmazmış gibi ) illa ki new york da yapmak istemiştim, bir defterde durur o tasarımlar. bir ara sevgili sessiz blog'umla paylaşayım iyi akıl ettim. o vakitler zaten new york da idim ve şehrin nedense böyle antin kuntin faaliyetler için pek bir davetkar havası var.bir fm frekansına ihtiyaç duyuyorum, acilen ve yüksek doz.
bu da bir blog böyle kabul etmek gerekir...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment